Ülkemizde doğup büyüyen bir çocuk fantastik dünyaya girse ortalığı nasıl karıştırır diye hep merak ederdim. Başıma gelince anladım ki fazla merak iyi değilmiş. Birden kendimi bambaşka bir dünyada buldum. Şimdi diş macununu tam ortadan sıkar gibi yapmak istemiyorum. Sabrınıza sığınıp baştan anlatıyorum.
Sıradan bir geceydi. Sabah okula gitmek için yatağıma yatıp kendimi uyku moduna ayarlamıştım. Saatler anneme göre çok geçi, bana göre çok erkeni gösteriyordu. Tam da birkaç kulaç atıp uyku havuzunda derinlere dalmıştım ki kulağıma gelen seslerle gözlerimi açtım. Fakat o an uyumaya devam ediyormuşum da haberim yokmuş. Ben uyandığımı sanıyordum.
Meraklı ve yarı uykulu gözlerle yatağımdan kalkıp odamın kapısını açtım ki bir de ne göreyim? Oda kapım bambaşka bir dünyaya açılmış. Biraz terleme, biraz titreme ve biraz da “Vay be burası da neresi?” heyecanı ile kendimi o dünyanın içinde buldum. Adımımı atmamla iş işten geçmiş. Artık geri dönüşü olmayan bir serüvene kendimi bırakmışım.
Şimdi size hayvanlarla konuştum desem inanmayacaksınız. Biliyor musunuz, birçok arkadaşım oldu. Akbabasından tutun da zebrasına kadar, tavşanından kargasına kimler kimler... Hele iki mirket var ki fantastik dünyanın tuzu biberi. En çok da onlara gülüyorum. İnanın bu macerada mirketlerin ne işe yaradığını bilmiyorum. Bu hikayeyi yazan Cem abinin de bildiğini sanmıyorum. Söylentilere göre her bir karakter benim bir yönümü yansıtıyormuş. Bizimkiler bölümünde her birini tanıtmaya çalıştım ya artık olduğu kadar, olmadığı fantastik demişler.
|